
Misyon
Sanatım, Çerkes kültürünün zarif izlerini yansıtan bir pencere gibi olsun istiyorum. Geçmişin hikâyelerini bugüne taşıyacak, genç nesillere sessizce dokunacak bir köprü kurma hayalindeyim. Eserlerim, belki birinin kalbinde küçük bir kıvılcım yakar, belki bir başkasına köklerini hatırlatır. Amacım, bu kültürel mirası daha da büyütmek değil, sadece ona bir nefes daha kazandırmak ve yolunu kaybedenlere bir işaret bırakmaktır.


Çerkes kültürü, yüzyılların rüzgârında savrulsa da köklerinden kopmayan bir çınar gibi dimdik ayakta durur. Ben de bu köklü ağacın gölgesinde yetişmiş bir sanatçı olarak, kültürümüzün ince dokularını fırçamla ve ellerimle yeniden şekillendiriyorum. Her çizgide, her oyduğum taşta, geçmişin sesini bugüne taşıma çabasındayım. Amacım; Çerkes halkının adaletini, saygısını ve Xabze’nin sessiz öğretilerini sanatın naif diliyle anlatmak ve bu mirası sessizce geleceğe bırakmaktır. Kültürümüzü yaşatmak için küçük de olsa bir iz bırakabilmek en büyük isteğimdir.


Eskiden, yüksek dağların eteğinde, sessiz bir usta yaşarmış. Usta, doğadan topladığı taşları sabırla işler, kimseye göstermeden bir kenara bırakırmış.
Bir gün bir çocuk ona sormuş:
“Neden kimseye göstermiyorsun yaptıklarını?” Usta gülümseyip şöyle demiş: Rivayete göre, Çerkes dağlarının zirvelerinde, rüzgârla konuşan taşlar varmış. Bu taşlar, eski kahramanların ve bilge kadınların ruhlarını taşırmış. “Belki bir gün biri bu taşları bulur ve içindeki sesi duyar.”
Benim de yaptığım iş, işte o ustanınkine benziyor. Taşlara, tuvallere küçük bir ses bırakıyorum. Belki bir gün biri duyar diye...
Su akar, iz bırakır."
Bu söz, hayatın ve kültürün sürekli bir akış içinde olduğunu ama her geçtiği yerde izler bıraktığını anlatır. Benim de sanatımın, küçük de olsa bu izlerden biri olmasını diliyorum.

